20 Ocak 2001 Kalktık,
çadırı topladık, çantaları hazırladık ve yola koyulduk. Hasan hasta.
Başı su ile dolu gibi cumbul cumbulmuş. Bütün gün sesi çıkmadı. Etrafa
şans dileyip, şans alıp yola koyulduk. Dik rampadaki çarşak üstü patikayı
takip ederek, sırasıyla, Piedras Conway (4630m), Piedras 5000 (5000m)
ve Cambio de Penitentes'de (5200m) mola vererek 4 saatte Nido'ya vardık.
Kamp yükü ile zoranmiştık.
Burası rüzgara açık bir kamp yeri. Bu nedenle çadırı iyice sabitledik
ve gerdik. Bir saat kadar
uyuduktan sonra Hasan çorba yapmaya başladı bende 5300m civarına sakladığımız
malzemeyi almaya gittim. Yüksüz yürüyüş bile çok yorucu, bir an önce
aklimatize olmak istiyorum. Sürekli sıvı almaktan yoruldum. Gece uygunsuz
zamanlarda tuvalete gitmekten yada tulumda güneşin doğmasını beklerken
altım ıslak uyanma korkusundan da...
Gündüz soğuk, gece daha da soğuk. Rüzgarla birlikte dondurucu oluyor.
Bu kamp çok pis. Özellikle atık pillerin çokluğu dikkat çekiyor. Ana
kampta olduğu gibi tuvalet ve tuvalete gitme kuralları yok burada, bu
nedenle her yer insan dışkısı. Su elde edilecek buz kütleleri bile.
Temiz kar için oldukça uzaklara gitmek durumunda kaldık.
Arka tarafta bir Amerikalı XGK sını bütün gün yaktı ve hiç durmadan,
o bayıltıcı aksanıyla konuştu durdu. Bu iki ses birleştiğinde, "dağbaşında
bu gürültünün ne işi var" dedirtiyor insana. Sinir bozucu :(
21 ocak 2001 Bu gün de Nido'dayız. İleri aklimatizasyon için
yükseleceğiz. Aynı zamanda rotayı kontrol edecek ve yine bir kısım malzeme
çıkartacağız. Saat 11 olmuştu ve ekabirlik kuralı gereği hala kahvaltı
yapıyorduk. Kahvaltının yorgunluğunu attmak için dinlendikten sonra
saat 13.20
gibi yukarıya saklıyacağımız malzeme ile yola çıktık. Saat 15.00 sularında
Berlin'e (5780m) vardık. Kamp yeri, küçük, 6-7 çadırlık iki balkondan
oluşuyor. Almanlar tarafından yapılmış minik ahşap iki kulübecik var.
Sanırım bu kulübecikleri tırmanış yaptıran acentalar, müşterileri için
kullanıyor. Burası daha da pis. Miğdemiz bulandı. Biraz yükselip malzemeyi
sakladık. Vakit erkendi, Piedras Blancas'a (6030m) kadar yükseldik.
Dondurucu ve sert rüzgardan kurtulmak için bir kaya kovuğuna girip çene
çaldık. Bu şekilde daha iyi aklimatize olacağımızı düşünüyorduk. Yeterince
üşüdükten sonra geri dönmeye karar verdik. Saat 17.05 te Nido'ya inmiştik.
Yine başağrısı. Yemediğimiz öğle yameğini akşam öğünüyle birleştirdik,
sonra bol sıcak sıvı terapisi yaptık.
22 Ocak 2001 09.30 da uyandık. Kahvaltı, sıcak sıvı alımı, kamp
toplama, 11.30 da Nido'dan yükselişe başladık. Yolumuz uzun değil. 13.30
da Berlin'deydik. Pislik içinde burası. Zar zor kamp kurduk. Yükseklik
arttıkça
hareket etmek zorlaşıyor. Neyseki etrafı çevreleyen kaya kulecikleri
kamp yerini sert rüzgardan koruyor. Yükseldikçe su için temiz kar-buz
bulmak zorlaşıyor. Yarın Piedras Negras'a ya da Independencia'ya çıkmak
istiyoruz. Bundan sonraki son kamp olacak planlarımız tutarsa. Hava,
her zamanki gibi saat 14.00 ile 18.00 arası bozdu. Rüzgar çıktı, kar
yağdı, bulutlar bastı her yanı. Biz de bu aralıkta çadırda kaldık. Soluksuz
kalana kadar güreştik. Tepişmek gibisi yok bu yükseklikte, aklimatizasyona
yardımcı oluyor :)
Yükseldikçe daha fazla sıvı almaya başladık. Özellikle havanın kuruluğundan
boğazımız sürekli kuruyordu. Sıcak içecekleri adeta boğazımızdan itiyorduk.
Yanımızda çadır kuran iki Şili'li dağcının durumları berbat, beraberce
kusuyorlar. Elden birşey gelmiyor. Kulaklarıma inanamıyorum,
birtakım Alman'lar cep telefonu ile biryerlerle görüşüyorlar, "evlerini
buraya taşıyacaklarsa ne halt etmeye dağa geliyorlar " bu duruma Nafiz'in
kayıtsız kalması beni iki kat sinirlendiriyor, nede olsa o da bir cepmanyak
! Karnımızı iyice doyurduk ve erkenden yattık.
23 Ocak 2001 Saat 09.30 da uyandık.11.40 ta ancak yola çıkabildik.
Yarım saat sonra 6030m de idik. Bir buçuk saat sonra Piedras Negras
'a (6200m) vardık. Zamanımız ve enerjimiz vardı, moralimiz çok iyiydi.
Bu nedenle Independencia (6400m) kampına gitmeye karar verdik. Gücümüz
olmasına rağmen oksijen yetersizliğinden dolayı yavaş hareket ediyorduk.
Her 10 adımda bir kısa nefes molası vermek zorunda kaldık. Hemen hemen
herkes Berlin'den (5800m) zirve deniyordu. Bu, gece saat 04 te yola
çıkıp akşam 20-21 arası geri dönmek, belkide dönememek demekti ve çok
yorucu olduğu kesindi. Çıkmakta olanlar dönmekte olanlara yukarıya dair
sorular soruyor, çıkabilipde dönenler, uzun uzun ve keyifle herşeyi
anlatıyorlardı. Biz de aynı şeyi yapıyor, her yeni bilgiyi değerlendiriyor
ve sonuçlar çıkarıyorduk. Yukarıda Canaleta denen etabın varlığı, çok
zor olduğu defalarca anlatılmıştı. Canaleta'yı inmenin ve çıkmanın ne
kadar zor
olduğu dönmekte olanların çaresiz durumlarından da anlaşılıyordu. Bir
çoğu bitik halde idi, başkalarının yardımı olmadan kıpırdayamıyacak
durumda olanlar vardı. Arkadaşları, rehberleri ya da tanımadıkları dağcıların
yardımları ile saatlerce inmeye çalışan, frostbite geçiren, kimi bilincini
yitirmiş bir sürü insana rastladık.
14.30 da son kamp yerine ulaştık. Independencia (6400m) Sert rüzgar,
oksijensizlik, soğuk, çok parlak güneş, bizi zorluyordu. Buradaki iki
çadırlık alandaki tek çadır biziz. Yukarıdan üç kişi göründü. İkisi,
üçüncüyü aralarında yedeğe almış iniyorlardı. Çadırın yanına geldiklerinde
üçüncünün bilinçsiz, tükenmiş durumda olduğunu, biri yerel rehber olan
diğer iki kişinin de bu durumdan dolayı çok yorulmuş olduklarını gördük.
İspanyol olduğunu sonradan öğrendiğimiz
bilinçsiz genci yatırdık ve ısınmasını sağladık. İşin aslı, bu üç kişi
de birbirlerini tanımıyormuş, İspanyol'u yolda disoriante bir durumda
bulmuşlar, alıp indiriyorlarmış. Rehber olanın telsizi ile Guardaparque'den
yardım istedik ancak iki indirme operasyonu daha olduğundan dolayı yardım
edemeyeceklerini öğrendik. İspanyol'u bizim yanımıza bırakıp inmek istediklerini
hissettik, ihale yavaş yavaş bize kalıyordu. Bu durumda bizim de adamı
indirmekten başka şansımız yoktu. Tam bu sırada adamcağız kendine geldi.
Sıcak birşeyler içirdik, kustu, tekrar içti. Dekstroz verdik. Yarım
saat uyuduktan sonra da yardımsız ayakta durabilecek
kıvama geldi. Kuru üzüm ve fıstıkla donattığımız bu arkadaşları aşağıya
iniş için uğurlayıp çadırımıza girdik.
Ani hareketlerden kaçınıyoruz. Çok yorucu oluyor ve baş ağrısı dayanılmaz
hale geliyor. Kar erittik. Birşeyler yedik. Bol içecek iteledik boğazımızdan.
Bu baş ağrımızı kesti. Buraya kadar homurdanarak çıkarttığımız, yarım
kilo kadar gelen sanat dergisini okuyarak geyik yaptık. Akşam erken
yattık. Bütün gece kuvvetle esen rüzgar sesi yüzünden arasıra uyandık.
Yarın zirve yolcusuyuz.
|